Çocuk katili Şimon Peres’e Davos’ta rest çekip, “One minute” ile ayar verdi.
Mazlum halkların uğradığı zulme sessiz kalan sözde devleri BM kürsüsünden uyarıp “Dünya 5’ten büyüktür” dedi.
Netanyahu’ya tek başına kafa tutacak yürekliliği gösterdi.
Herkes nefesini tutup Rusya – Ukrayna çatışmasıyla alev alacak 3. Dünya Savaşı’nı beklerken, her iki liderle görüşebilen tek Cumhurbaşkanı olarak onları adım adım ateşkese yaklaştırdı.
Açlıktan kırılmaya mahkum Afrika halklarını, tahıl koridoru açarak mutlak ölümden kurtardı.
Esad’ın devrilmesine ve Suriye’nin özgürleşmesine en büyük katkıyı vererek, mazlumların, sığındıkları ülkelerden vatanlarına dönmeleri yolundaki engelleri kaldırdı.
Kararlı tutumu ve izlediği akılcı politika ile sınırlarımızda kurulması planlanan Teröristan devletini engelleyerek Orta Doğu’nun daha fazla kana bulanmasını önledi.
Yıllardır savaş halinde olan Somali ile Etiyopya’yı barıştırdı.
NATO ülkeleri ile Rusya arasındaki yüzyılın en büyük casus takasını organize edip, bu büyük olaya büyük bir başarıyla ev sahipliği yaptı.
Şimdi hedefte Devlet Bahçeli ile birlikte başlattığı 40 yıllık terör batağını barışçıl bir yaklaşımla kurutma projesi var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nobel Barış Ödülü’nü yıllar öncesinden hak etti ama çok iyi biliyorum ki vermezler. Oysa yukarıda saydıklarımın dörtte birini bile bir Hıristiyan lider başarsaydı; kucağı ödüller, göğsü madalyalarla dolardı.
YENİ SAVAŞ BİÇİMİ
National Geographic’de izlediğim Avrupa’nın İşgal Günlükleri belgeselinde bu haftaki konu Finlandiya’nın savunma gereksinimleriydi.
Rusya – Ukrayna savaşının ardından sıranın kendilerine geleceğini düşünen ülkede son bir kaç yıl içinde 50 bin kişi şehir savaşı için eğitiliyordu. NATO’ya girebilmek için İsveç ile birlikte kapımızda kul köle olmalarının sebebi de bu korkuydu.
Malum, artık savaşlar eski muharebeler gibi savaş meydanlarında değil, şehirlerde bir kapı eşiğinden diğerine yaşanıyor.
Asıl mesleği itfaiyecilik olan bir gönüllü savunmacı da vatandaşlarını şehir savaşı konusunda eğitiyordu. En önemlisi de şüpheli yapıları düşmandan temizlemek için yapılan “Binaya dinamik giriş” eğitimiydi. Önce vurucu tim kapı önüne yığılıyor, sonra 3 kişilik temizlik timi içeri giriyor. Her odanın eşiği, yaşam ile ölümü ayıran birer çizgi. Biri kolay köşeyi, diğeri zor köşeyi alıyor. Üçüncü tim mensubu ise kimin ihtiyacı varsa ona yardım ediyor. Bütün eğitim, Rusya – Ukrayna savaşında edinilen tecrübelere göre oluşturuluyor.
Yeni tür savaşlarda herkes profesyonel asker gibi davranmak zorunda. Buraya not düşmek istedim. Umarım hiçbir zaman ihtiyaç duymayız.
Savaşlar giderek çirkinleşiyor
Discovery Channel’daki belgesel sayesinde Havana Sendromu adı verilen gizemli bir olaydan haberdar oldum.
Küba’daki Amerikalı ve Kanadalı diplomatik personelin 2016’nın sonlarına kadar uzanan çeşitli sağlık sorunları yaşadıkları ortaya çıktı. ABD hükûmeti Küba’yı bu semptomlara neden olan belirsiz saldırıları kasten gerçekleştirmekle suçladı. ABD buna yanıt olarak büyükelçiliğindeki personel sayısını minimuma indirdi.
2018’de Çin’deki ABD’li diplomatlar, Küba’da bildirilenlere benzer sorunların yanı sıra, diğer ülkelerde faaliyet gösteren ve bu ülkelerle dünyadaki Rus gizli operasyonlarına karşı koymanın yolları konusunda müzakere eden gizli CIA ajanları bildirdi.
2018’de JAMA dergisinde yayınlanan Küba’daki etkilenen diplomatlarla ilgili daha sonraki çalışmalar, diplomatların bir tür beyin hasarı yaşadığına, ancak yaralanmaların nedeninin belirlenemediğine dair kanıtlar buldu. JAMA dergisinin çalışmasının bir yazarı, mikrodalga silahlarını bu olay için “ana şüpheli” olarak değerlendirdi.
Yani Rusya ve Çin uzaktan hedef alınan NATO üyesi ülkelerin diplomatlarına mikrodalgalar gönderip, onlar üzerinde baş ağrısı, kusma, bilinç kaybı ve denge sorunlarına yol açan bir çeşit hastalık yaratıyordu.Savaşlar ne kadar namert, sinsi ve ahlaksızca oldu değil mi?
DÜZELTME
Milli Piyango’nun 80 milyon lira çekilişinde kazanan numara daha ilan edilmeden canlı yayın ekranına düştü iddiasının gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Düzeltir özür dileriz.
Zap’tiye
Sadece önemli devlet adamlarının heykeli yapılmaz. İşte her gün aynı pozisyonda gelen geçeni izleyen İstanbul’un en ünlü sokak kedisi Tombili için yapılan anıt. Söyleyin, hak etmemiş mi?
Ne demiş?
“2024 giderken tuvalet fırçasını da alıp gitsin.” (Hakan Ural’ın yılın son programındaki ironik yorumu)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
07 Ocak 2025SPOR
07 Ocak 2025GÜNDEM
07 Ocak 2025SPOR
07 Ocak 2025SPOR
07 Ocak 2025GÜNDEM
07 Ocak 2025GÜNDEM
07 Ocak 2025